16 Aralık 2010 Perşembe

A- Aslında Çare ve Çözüm Basitti:


A- Aslında Çare ve Çözüm Basitti:

Birçok da çözüm vardı! Ben bunlardan sadece birini anlatmak isterim:
-Madem ki Hacc için kutsal topraklara giden vatandaşlarımızın, Türkiye’ye hediye gönderme gereksinimi vardı. Bu durum bir olguydu ve yıllardır anlatmaya çalıştığım suistimale dayalı soygun vatandaşlarımız üzerinden sürüp gidiyordu. Haccı ise mademki Diyanet İşleri Başkanlığı organize ediyordu; öyleyse bu konuya el atma görevi de O’nundu:
Oralara, çalışmak daha doğrusu artan yolcu yükünün taşınmasından pay almak için ülkemizden sayısını bilemeyeceğim ama, yüzlerle hatta binlerle ifade edilebilecek sayıda otobüs gitmektedir. Aslında yukarıda anlattığım Türkiye’ye hediye götürme işinin bir ayağını, zaten geri dönüşlerinde onlar gerçekleştiriyorlardı. Fakat bu gerçekleştirme; gayri resmi organizasyonsuz  ahbap - çavuş” ilişkisine dayalıydı.
İleride de bu konuya gireceğim ama, yeri gelmişken söylemeliyim ki; ülke insanımızın tümü olmasa bile ezici bir çoğunluğu bu “ahbap - çavuş” ilişkisini terk etmek zorundadır.
Çözüm ve çareye dönecek olursak; andığım bu otobüsler organize edilebilirdi! Oraya giden ve hacca giden vatandaşlarımızın hediye eşyalarını getirmeye talip olan her otobüs sorumlusu, Diyanet İşleri Başkanlığından, “Hacdan Hediye Eşya Getirmeye Yetkilidir.!” şeklinde bir yetki belgesi almaya zorunlu tutulur. Diyanet işleri Başkanlığımız, sorumlulara bu belgenin verilmesi karşılığında olmak ve ileride doğabilecek suiistimalleri önlemek bakımından, yeteri kadar nakdi / parasal bir teminatı sorumlulardan alır. Kendi kasasına depo eder. İşbu depo edilen teminat karşılığı olarak da yukarıda andığım belgeyi verir.
Hacc için O Kutsal Topraklara götüreceği vatandaşlarımıza da; “Arkadaşlar, ellerinde Başkanlığımızca kendilerine verilmiş Yetki Belgesi” olmayan kişi firma ve otobüs sorumlularına Türkiye’ye göndereceğiniz hediyelik eşyalarınızı teslim etmeyin. Hediyelik eşyalarınızı bu tür firmalara verdikten sonra kendinize bir de “alındı belgesi isteyin ve  alın.” der…
Hediyelik eşyayı alan kişi, firma her ne ise bir suiistimal yapar da ilgilinin eşyasını yerine teslim etmezse, ilgili vatandaşın talebi üzerine; O firmadan depo ettiği parayla vatandaşın zararını karşılar ve iş olur biter.
Konunun çözümü bu kadar basittir! Ama konunun ilgililerinde, bu türden konuları çözme yönünde niyet ve irade var mıdır? Önemli olan nokta budur!
Eğer yetkililerde bu yönde niyet ve irade olursa, elbette konuya nice basit çözümler bulunabilir. Bu niyet ve iradenin onlarda olup olmadığını ise, yine de kendileri bizden daha iyi bilir. Bu husustaki cevabi yorumlar ise elbette siz okuyuculara aittir.Giderayak, hayat gailesi altında bu takip benim açımdan da tavsadı. Ta ki: İşbu yazıyı kaleme alıncaya dek. Umarım ki bu yazı, bu konudaki yaraya da bir merhem olur.
*  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *  *
Anlattığım ve hacda oluşan türden olayların çözümü tabii ki basitti. Basit olmayan bir şey vardı? O da; kavram ve kelimelere  doğru anlam vermek ve doğruca anlamaktı. Böylece gerçekleri daha net görerek, sorunlara rahatça çözüm oluşturabilmenin yolunu açmaktı. İşte o zaman, gerçekleri örten örtü kalkar, çürüme görülür ve çürüyen yere neşter atılabilirdi çünkü!
Kelime ve kavramlar yanlış anlaşıldığı müddetçe, bu türden sorunlar hep olacak, neticesi ise toplumun çürümesinin sürmesi şeklinde cereyan edecekti… Sorunun ana çözümü, bataklığı kurutmaktır. Bunun yolu ise, gerçekleri doğru görebilmekten geçer. Gerçekleri doğru görebilmek içinse, gerçeklerin önündeki engellerin yani gerçekleri örten örtünün kaldırılması, bunun için de, yanlış anlamların terk edilmesi gerekir.
Örnek mi? İşte ele almış olduğumuz, sabrı tahammülle karıştırışımız.! Bu karıştırma yapılmamalıdır. Sabra tahammül anlamı yüklenilmemelidir. Sadece bu mu? daha niceleri var.! Bu türden karıştırmalar, örnek olsun diye ele aldığım hacda yaşadığım olaylara benzer daha  nice sorunun oluşmasına neden olur. Bu noktada önemli olan sorunu görmek değildir. Sorunun nedenini görmektir. Sorunun nedeni görülmeden, hem sorun çözülemez, hem de bataklık kurutulamaz!
Durum bu olunca, aynı türden sorunlar yaşanır gider. Biz bu kitapta; işte çürümeye neden olan bu örtüye işaret etmeye çalışıyoruz..! Bu örtüyü ve bu örtünün altında oluşan ve oluşabilecek olan çürümeyi görelim istiyoruz! Yoksa maksadımız yukarıda verdiğimiz olayı çözmek değildir. O anlatı, sadece konumuzun ne olduğuna dair bir örnekten ibarettir! Lakin yaşanmış bir örnektir! Hepsi bu! Bunu yapmaz ya da yapamazsak; ihayet fertler ve  toplum, bırakın çürümeyi. Giderayak ölür be, ölür...! 

            Not: Yukarılarda da anlatıldığı gibi, bu kitap henüz ilk baskısı yapılmazdan önce, doküman halinde, gerdek Diyanet işleri Başkanımız, Prof. Dr. Sayın Ali BARDAKOĞLU’na, gerekse Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanımız, Sayın Mehmet Sait YAZICIOĞLU’na verilmiş ve konuya dair ilgileri istenerek; gerek katkısal, gerekse eleştirel anlamda herhangi bir diyeceklerinin bulunup bulunmayacağı sorulmuştu.
            Şu an itibariyle PTT yetkililerimizin, Mekke ve Medine  ile sair ilgili yerlerde bu konunun çözümü cümlesinden olacak şekilde kargo hizmeti vermeye başlamış olduğunu öğrenmiş bulunuyorum.
            Konuyu dair hizmetleri geçen, geçmekte ve geçecek olanlarla, anlatılan sorunların çözümüne katkıda bulunanları kutluyor ve kendilerine buradan naçizane olarak teşekkürlerimi sunuyorum.!

            Not: Şimdi de aynı konuyla ilgili olarak yazmış olduğumuz ve Torbalı’da yayın yapan yerel bir  gazetede de yayınlanmış bulunan makalemizi sunuyorum takdirlerinize burada:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder