B- İmam-ı Âzam’dan Alıntı:
Ta gençlik yıllarımdı; İmam-ı Âzam’a atfedilen bir hikâye duymuş ya da okumuştum. Hikâye şöyleydi: Kendisi ilimle uğraşmanın yanında, geçimini temin maksadıyla ticaretle de uğraşırmış…
(“Güya karşı olduğun halde, hikâye ve rivayetçiliğe sen de başladın.” demeyin bana! Çünkü maksadımız rivayetçilik değildir.
Biz bir örnek ediniyoruz kendimize sadece. Üstelik de bir teneffüs ve dinlenme…
Ayrıca “Temsilde hata olmaz!” derler hani?
Hem biz de bu toplum içinde yaşıyoruz evvel Allah.
Durum böyle olunca elbet; “Böyle kuşun böyle kanadı olur.” diyoruz.
Ve bu toplum içinde yaşıyor olmaktan da ayrıca onur duyuyoruz.)
Derken, Büyük İmam’a bir haber getirirler:
“O’nun ticaret mallarını getiren gemi, gelirken fırtınaya yakalanıp, batası imiş…”
İmam-ı Azam bu haberi duyunca, durup şöyle bir düşünür.
Ve; “Elhamdülillah!” der.
Ertesi gün kendisine aynı konuda farklı bir haber iletirler. Bu habere göre:
“Batan gemi, kendi malını da getiren gemi değil; kendi malları salimen yolda gelmekte...”
Durumu öğrenen İmamı azam, yine aynı şekilde şöyle bir durur, düşünür?
Yine “Elhamdülillah!” der.
Çevredekiler bu davranış tarzındaki çelişkiyi sorarlar. İmam-ı Azam açıklar.
““Mallarımın battığını…” söylediğiniz zaman durup bir kendimi yokladım!? İçimde herhangi bir üzüntü duymadım. Memnuniyetimin ifadesi olarak da “Elhamdülillah!” dedim.”
““Mallarımın salimen geldiğini…” söylediğinizde de aynı şekilde durup kendimi yokladım? İçimde herhangi bir sevinç hissetmedim. Yine memnuniyetimin ifadesi olarak; “Elhamdülillah!” dedim.” der.
Bu hikâye eğridir ya da doğrudur.!? Bence bu hiç önemli değildir.
Hikâye edilen tavır çok önemlidir. Doğrusu hoşuma gitmişti ta o zaman. İşte o gün bu gündür, aynı tavrı hayatıma uygulamaya, kendimi bu yönde eğitmeye çabalayıp durdum.
Bu yolda azıcık bile mesafe alabildiysem kendimi mutlu sayarım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder